Çocuklarımıza Şiddeti mi Öğretiyoruz?
Şiddet olgusu, insanlık tarihi boyunca bireysel ve toplumsal hayatta dönemsel olarak artıp azalsa da hep var ola gelmiştir. Bugün de ailede, okulda, sokakta, trafikte, medyada; fiziksel, psikolojik, dilsel şiddet gibi farklı şekillerde tezahür eden şiddet eylemlerine şahit olmaktayız. Şiddet, bir bireye yönelik ortaya çıkabildiği gibi bir gruba, hayvanlara, bitkilere, hatta kişinin kendisine yönelik de olabilmektedir. Şiddet bireysel ve toplumsal büyük bir problemdir. Bireylerin ruh ve beden sağlığını, kişiliğini, benlik algısını, ahlaki gelişimini bozduğu gibi; sağlıklı, güvenli, huzurlu bir toplumsal yapının oluşmasını da engellemektedir.
Şiddet eylemlerinin ortaya çıkmasının bireysel, sosyal, ekonomik vb. pek çok farklı sebepleri olmakla birlikte; bireylerin şiddete başvurmalarında, çocukluk yıllarını nasıl bir aile ortamında ve sosyal çevrede geçirdiği oldukça önemlidir. Çocukluk yılları insanın zihinsel, duygusal, ahlaki, dini, sosyal gelişimi ve eğitimi açısından en değerli dönemdir. Bu dönemde sağlıklı bir aile ve sosyal ortamda büyüyen, doğru bir eğitim sürecinden geçen çocuklar ileriki yaşamlarında daha sağlıklı bir kişilik gelişimine sahip olarak hayatlarını devam ettirmektedir.
Öte yandan çocukluk döneminde maruz kalınan veya şahit olunan şiddet (sadece fiziksel şiddet değil, psikolojik, dilsel vb. her türlü şiddet), bireylerde saldırganlık davranışlarının artmasındaki en önemli nedenlerden birisidir. Zira şiddetin onlarda açtığı yaralar yetişkinlere nazaran daha yıkıcı etkiler bırakmakta; kişilik ve kimlik gelişimini, öz saygısını alt üst etmektedir. Buna rağmen özellikle ailelerde çocuklara yönelik şiddet terbiye temelinde meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Hâlbuki şiddetin araç olarak kullanıldığı bir eğitim, bazen kısa vadede olumlu neticeler ortaya çıkarıyor gibi gözükse de bireyin ileriki yaşamında çözümü güç sorunlarla karşılaşmasına sebep olmaktadır. Kısaca, “kaş yapayım derken göz çıkarılmaktadır”.
Çocuklar kendilerine özdeş tutacakları modeller arar ve özdeşleşme yoluyla bir nevi kişiliklerini inşa ederler. Model aldıkları kişilerin söylediklerinden ziyade yaptıklarına bakar ve onları örnek alırlar. Genel olarak çocukluk döneminde en önemli rol modeller anne babalar olmakta (özellikle okul öncesi dönemde); çocuklar onlar gibi konuşmaya, davranmaya, giyinmeye çalışmaktadır. Şiddet de model alarak öğrenme özelliğine sahiptir. Model aldığı kişilerden kendisine veya bir başkasına yönelik şiddet eylemlerine şahit olan çocuk, onu örnek alarak kendisi de yeri geldiğinde şiddet eyleminin öznesi olabilmektedir. Aslında, “şiddet, şiddet üretmektedir”. Bu sebeple, anne babalar aile içerisinde çocuklarla veya bir birleriyle olan iletişimlerinde ve çocukların eğitiminde, kullandığı dilden jest ve mimiklerine kadar her türlü tutum ve davranışın çocuklar üzerinde olumlu veya olumsuz bir etki bırakabileceğini göz ardı etmemelidir.
Bireylerin şiddete meylini, şiddetin nesnesi veya öznesi olmasını önlemek için çocukluk yıllarında (çocuğa değer verilerek, kişiliğine saygı gösterilerek) insanın değerli olduğu ve insana saygının gerekliliği öğretilmelidir. Yine çocuklarda iletişim ve problem çözme becerilerinin geliştirilmesi önemlidir. Bugün maalesef insanlar şiddeti, problemlerin çözümü için bir yol olarak da görmekte, bir problemle karşılaştıklarında şiddete başvurabilmekte, sorunu bu şekilde çözebileceğine inanmaktadır. Aslında iletişim becerileri, problem çözme becerileri gelişmemiş olan bireylerin sorunlarını çözmede şiddet eylemlerine başvurması kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca, çocukların sadece maddi ihtiyaçlarını karşılayarak sağlıklı bir kişiliğe sahip bireyler olarak yetiştirilmesi mümkün değildir. Çocukların manevi yönlerinin de geliştirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, yalnız kendi çıkarlarını düşünen, kendisini diğer insanlardan üstün gören, empati duygusu gelişmemiş bencil bireyler ortaya çıkacaktır. Bu noktada anne babalar; çocuklarına doğru olmak, adil olmak, affetmek, merhamet etmek, şefkat göstermek, hoşgörülü olmak, paylaşmak, sabretmek gibi ahlaki davranışları kazandırmak adına neler yaptıklarını kendilerine sormak zorundadır. Zira çocukları şiddetten uzak tutabilmenin yolu da dini ve ahlaki duygu ve davranışların onlara kazandırılmasından geçmektedir.
08/03/2019