Kişisel Islahat Fermanı: Tövbe
Âlem, birçok varlık türünü içerisinde barındırmaktadır. Kimi havada, kimi suda, kimi ise yerde yaşayan pek çok canlı türü, yaşamlarını devam ettirmelerine olanak sağlayan çevrelerinde, âlemin işleyişine katkı sunar bir şekilde varlık göstermektedir. Her bir varlık türünün kendine ait topluluğu, bu topluluğun ise kendine özgü yasaları bulunmaktadır. Belki de bu yüzden Kur’an-ı Kerim, insan dışındaki varlıklar için de “ümmet” kelimesini kullanmaktadır (6/38).
İnsan, gezegenimizde yaşayan varlıklar içerisinde, donanımı itibariyle ayrı bir yerde durmaktadır. İnsanın “akıl” ve “ihtiyârî irade” temelli eylemlerde bulunabilen bir varlık olması dolayısıyla “mükellef” kılınması; eylemlerinin “iyi” ya da “kötü” şeklinde değere konu edilmesini ve “ödül” ya da “ceza” şeklinde karşılık bulmasını gerektirmiştir. Bir başka ifadeyle insan, eylemlerinden sorumludur.
Bu sorumluluk boyutlarından biri ise “tövbe”dir. Kişinin, “kötü/kabîh” olduğunu bilmesine veya bilme imkanına sahip olmasına rağmen işlediği ve zararı; kendisine, hemcinsine veya tabiata dokunan her fiil, “günah” kapsamına girmektedir. Bu tür fiillerde, Allah’ın insan için belirlediği sınırların aşılması söz konusudur. Tövbe ise kişinin “yaptığı kötü fiilden pişmanlık duyarak vazgeçme” ve “bağışlanma dileyerek yeniden doğru olana yönelme” talebidir. Dolayısıyla tövbe, biri “terk etme”, diğeri “yönelme” olan birbirine zıt iki hareketi de içermektedir. Kur’ân-ı Kerim’e göre tövbe, başlangıç ve sonuç itibariyle şu aşamaları gerektirmektedir:
- Farkındalık: Tövbenin ilk aşamasının, yapılan eyleme ilişkin bilincin uyanışı olduğu söylenebilir. Belki de tövbe etmenin en önemli aşaması budur. Zira kişinin, inandığı değerlere zıt bir konumda bulunmak ve kendi içinde çelişik bir yapı arz etmekten kurtulmasının ve kendini ilkesel anlamda yeniden tanımlamasının başlangıç aşamasını, eylemleri üzerinde düşünmek ve hatasını kabul etmek oluşturmaktadır (Bkz: 2/54, 160).
- Pişmanlık: Kişinin, Allah’ın emir ve tavsiyelerine muhalif olarak gerçekleştirdiği eylemlerinden dolayı üzüntü, suçluluk ve mahcubiyet duyması; tövbenin gerçekleşmesi için önemli bir adımdır. Pişmanlık duygusunun yaşanmadığı yerde, tövbeden bahsetmek imkansızdır (Bkz: 4/17-18).
- Kararlılık: Yapılan eyleme ilişkin üzüntü duyma ve pişman olma, kişinin ilgili günahtan vazgeçme kararını beraberinde getirmelidir. Zira sürgit devam eden ve bir davranış kalıbı haline gelen pişmanlık, tövbenin hakiki anlamda gerçekleşmesinin önündeki engeldir. Kişiden beklenen ise kendisine dair yeni bir planlama içerisine girmesi ve yaptığı yanlış eyleminden vazgeçme konusunda kesin tutumunu belirlemiş olmasıdır (Bkz: 2/160, 4/146).
- İçtenlik: Kişinin yaşadığı pişmanlığın ve ardından takındığı kararlılığın yalnızca lafız olarak dile getirilmesi yeterli değildir. Tövbe için akıl ve duyguların oluşturduğu kalbî sistemin iştirakiyle gerçekleşen, hem ümitvâr hem de samimi (tevbeten nasûhan) bir sürecin varlığı gereklidir (Bkz: 39/53, 66/8).
- Islah ve İstikrar: Bireyin tövbe sürecinde samimi olup olmadığı, bu aşamada kendini göstermektedir. Çünkü kişinin günahla dejenere olan yapısını iyi, güzel ve faydalı olana evirme (ıslâh) isteği ve bu yönde verdiği kararı her durum ve şartta yinelemesi (istikrâr); ancak gerçek pişmanlık ve kararlılıkla mümkündür. Bir başka ifadeyle ıslah ve istikrar, kişinin süreci içtenlikle yürüttüğünün göstergesidir. (Bkz: 3/89, 90, 24/5).
- Telafi: Şimdiye kadarki beş aşama, kişinin doğrudan kendi içine dönük iyileştirmeleri içermektedir denebilir. Bu sayede kişinin; zihinsel anlamda yeni bir öğrenme gerçekleştirmesi, kendini onarması ve kendini yeni bir inşaya tabi tutması beklenmektedir. Tövbe etme sürecinin tamamlanması için ise çoğunlukla eksik bırakılan bir aşama daha gereklidir: Yapılan yanlış/hatalı davranışın yerine geçecek, ona denk olacak yararlı bir eylemde bulunmak (Bkz: 25/70-71, 6/54, 16/119, 27/11, 11/114).
Tüm bu boyutlarıyla tövbe, kişiye özel bir yakarış ve eylem halidir. Her bir tövbe süreci; bireye, zamana ve yapılan eylemin kendine has nitelikler taşımaktadır. Dolayısıyla tövbe etmenin; ne belirli bir vakti, ne kalıp halinde bir duası, ne de tövbeyi Allah’a ulaştıracak bir aracısı bulunmaktadır. Henüz ilk günlerini idrak ettiğimiz Ramazan ayının, tövbe konusunda böyle bir bilinçlenmeye milat olmasını diliyorum.. Hayırlı Ramazanlar ..
Tuğba GÜNAL
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi,
Kelam Anabilim Dalı, Araştırma Görevlisi,
t_gunal@hotmail.com