Hz. Davud
Hz. Davud (as.) hem tek başına hem de oğlu Hz. Süleyman (as.) ile birlikte Kur’an’da çeşitli surelerde anlatılmaktadır. Özellikle, Bakara 247-251, Enbiya 78, Neml 15-16, Sebe 10-11, Sad 17-26 Hz. Davud’un kıssasına dair haberler nakledilmekte; Nisa 163 ve İsra 55. ayetlerde de Hz. Davud’a indirilmiş olan Zebur’un vahyedildiği bildirilmektedir.
Hz. Davud, İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerindendir. Savaşçıdır; Talut-Calut savaşında Talut’un ordusunda yer almış ve Calut’u öldürerek hükümdarlık ve peygamberlik görevine muhatap olmuştur (2/251). Hz. Davud, oğlu Süleyman dışında Kur’an’da anlatılan peygamberler içerisinde kral-peygamber olarak ayrı bir konuma sahip bir elçidir. Yine savaşçı özelliğine binaen kendisine zırh yapma sanatı öğretilmiştir (21/80; 34/11).
Hz. Davud’un bir diğer özelliği de hükümdar olmasına binaen hüküm sahibi yani kadılık görevinin olmasıdır. O, mescitte davalara bakmaktadır. Bu davalardan birinde yanlış hüküm vermesi söz konusu edilmiş, bunu idrak edince tövbe etmiş ve tövbesi kabul edilmiştir (38/17-26). Davacıların şikayetine dair oğlu Hz. Süleyman ile de davalara baktığı haber verilmektedir (21/78). Kur’an’da her iki peygamberin de bu kabiliyetlerinin kendilerine Allah tarafından verilen bir “ilim” sayesinde olduğu bildirilmektedir (27/15).
Hz. Davud’a dair anlatılan bir diğer özellik de onun Allah’a karşı çok muttaki bir kul olduğudur. Hz. Davud’un, dağların, kuşların yani kâinatın Allah’ın kudretine uygun olarak hareket etmelerinin farkında; O’nun yarattığı doğrultuda yaşamalarının idrakiyle onlarla birlikte Allah’ı tesbih ettiği haber verilmektedir (38/17-19).
Hz. Davud’un kıssası öncelikle ümmi bir peygamber olan Hz. Muhammed’in hayatında bir nübüvvet habercisidir. Özellikle Talut-Calut kıssası ve kıssada yer alan ayrıntılar, davacılar hakkında verdiği hükme dair kıssanın anlatılması bu minvalde değerlendirilebilir. Bunlar, Allah’ın peygamberine İsrailoğullarına karşı bildirdiği geçmişe yönelik gayb haberlerindendir.
Hz. Davud kıssası, bunun yanında hem nüzul hem de nüzul sonrası müminlerin hayatlarına tatbik edebilecekleri ilkeleri öğretmektedir. Bir yöneticinin adalet sahibi olması, hüküm verirken dikkatli olması; savaşta Davud’un Talut’a itaati gibi imtihanlar karşısında itaat etmesi ve cesur davranması gibi. Nitekim bu hükümler Hz. Peygamber’in hayatında tatbik edilmiştir; zahire göre hüküm verme ilkesi konulmuş, davada şahitler aranmış, yalancı şahitlikten veya şahitlik yapmamaktan insanlar menedilmiş bu yönde pek çok hadis rivayet edilmiştir. Savaş ve komutana itaat konusu da benzer bir nitelikte üzerinde durulmuş ve Hz. Peygamber’in birçok öğüt ve tavsiyeleri aktarılmış ve uygulanagelmiştir.
Hz. Davud’un kâinat ile birlikte tesbih etmesi yine Hz. Peygamber’in varlığa bakışında görülen ilkelerdendir. Hz. Peygamber, uyurken, uyanırken, ay tutulması, güneş tutulması, yağmur, rüzgâr gibi doğaya dair olaylarda müminlere dua ve namazlarını miras olarak bırakmıştır. Buna dair bir örnek olarak Hz. Peygamber’in her doğan günde yeni bir güne başlamasında Allah’a hamd etmesi ve müminlere de bunu öğütleyerek zamana ve oluşuma dikkat çektiğini söylemek mümkündür.
02/05/2020