Arabistanlı Necâşî
Tarih boyunca her yeni din, yerleşik düzen tarafından tepkiyle karşılanmış, çoğu zaman yeni dinin mensupları vatanlarını terk etmek mecburiyetinde kalmışlardır. Müslümanlar açısından da durum tam olarak bu minvalde seyretmişti. Mekke’de ikamet, altından kalkılamayacak bir yük haline geldiğinde şehirden ayrılmak tek çare olarak belirmişti. Nübüvvetin beşinci yılına gelindiğinde Müslümanları rahat edebilecekleri bir yere göndermek isteyen Hz. Peygamber arayışlarının neticesinde en uygun yer olarak Habeşistan’ı belirlemiş ve bir grup Müslümanı buraya gönderir. Peki bu yer tercihinde hangi âmiller etkili oldu, Habeşistan bilinçli bir tercih miydi, Habeş Kralı Necâşî’nin Araplarla bir bağlantısı var mıydı? Kanaatimizce aşağıdaki satırlar bu soruya cevap olabilecek bilgiler barındırmaktadır.
İslam tarihi ve Siyer kaynaklarında Müslümanların Habeşistan hicreti anlatılırken ilginç bir detay göze çarpmaktadır. Müslümanları Habeşistan’da güzel bir şekilde karşılayan ve onları Mekke Müşriklerine teslim etmeyen Necâşî Ashame gençlik yıllarını kendi ülkesinde değil Arap Yarımadası’nda geçirmiştir.
Habeşistan’da patlak veren iç savaş sırasında Arap Yarımadası sakinlerinden olan Damra kabilesine satılan Necaşi bu kabile içerisinde uzun süre ikamet etmek durumunda kalmıştır. Rivayet her ne kadar köle olarak satıldığından bahsetse de yeni krala ihtiyaç duyulduğunda Necâşî’nin Habeşistan’a götürülmesi onun daha çok siyasî esir muamelesi gördüğünü akıllara getirmektedir. Durum her ne olursa olsun Necâşî, Damra kabilesi içerisinde yaşamış, kabile reisinin hayvanlarını gütmüş, burada Arapçayı anlayacak kadar öğrenmeyi başarmıştır. Bedir Savaşı’nın sonucu Habeşistan’a ulaştığı zaman Necâşî, huzuruna giren kişilere Bedir mevkiinde çobanlık yaptığını belirtmiştir.
Habeş muhacirlerinin sözcülüğünü yapan ve Necâşî ile konuşan Cafer b. Ebî Tâlib, burada Meryem suresindeki Hz. İsa ile ilgili ayetleri okuyunca Necâşî sakallarını ıslatırcasına ağlamıştır ki bazı müellifler onun ağlamasını Arapçayı düzgün bir şekilde anlamasına bağlamışlardır.
Konuyla bağlantılı diğer ilginç durum ise Hz. Peygamber’in İslam’a davet için Necâşî’ye gönderdiği mektubu götüren kişinin kimliğidir. Necâşî’ye mektubu götüren kişi Necâşî’nin gençlik yıllarında hayvanlarını güttüğü Damra kabilesinin reisi Amr b. Ümeyye ed-Damrî’dir.
Hayat tesadüfleri sever derler fakat Hz. Peygamber’in hayatında ve yönetiminde tesadüfe hiç tesadüf edilmiyor. Her şey bilinçli bir tercihin sonucu…