İnsan Nasıl Bir Varlıktır?
Klasik literatürümüzde insan varlığı çözümlemesi, beden ve nefsten/ruhtan oluştuğu iddia edilen insanın yalnızca nefsinin/ruhunun konu edilmesi ile yapılmaktadır. Bu doğrultuda nefs/ruh; gerçekte kendisine “ben” diye işaret edilen, bedenden farklı ve ayrı, basît, herhangi bir değişime uğramayan, bedenin ölümüyle son bulmayan, bizatihi iyi ve bilen bir canlı olmamızın kaynağı olan cevherî öz olarak değerlendirilmektedir. Söz konusu düşünce, İslam Felsefesi ve geç dönem Kelam literatüründe hakim anlayış olmakla birlikte, konu hakkında üretilmiş tek yaklaşım değildir. Özellikle erken dönem Mu‘tezilî, Eş‘arî ve Mâtürîdî kelam literatürünün, ortak bir şekilde, insanın bedenden ayrık nefse/ruha referansta bulunmadan tanımlanması gerektiği üzerinde durduğu görülmektedir. Kelam’ın düalist anlayıştan uzak bu yaklaşımının, Kur’ân’dan temel aldığı söylenebilir. Zira nefs ve ruh kelimelerine ilişkin Kur’ân üzerinden yapılacak bir incelemenin bu sonucu verdiği görülmektedir. Bu durum aynı zamanda teizmle düalizmin özdeş görülemeyeceği sonucunu da vermektedir. Bir başka ifadeyle, İslam düşünce tarihinde belli bir tarihten sonra neredeyse genel kabul görmüş olan düalist anlayışın bir zorunluluk olarak karşımızda durmadığı; bu kabulün teist olmanın getirdiği bir inanç veya sonuç olmadığı; aksine düşünce tarihimize insanı bütüncül bir şekilde ele alan değerlendirmelerin temel teşkil ettiği; söz konusu bu yaklaşımın hem akıl hem vahiy hem de literatür tarafından desteklendiği görülmektedir.
Literatürümüzde düalist yaklaşımın yaygınlık kazanmasının birçok farklı sebebinden bahsedilebilir. Tüm bu sebeplerin ortak noktasını ise maddeye ilişkin algı oluşturmaktadır. Maddenin daima; değişme, bozulma, parçalanma, yok olma gibi niteliklerle ilişkilendirilmesi; varlık, bilgi ve ahlâk gibi çıktılarının olamayacağı düşüncesi, söz konusu sonuçları vermektedir. Fakat kanaatimizce, insan için gayrı maddî bir unsurun düşünülmesi zorunlu değildir. İnsanın hem maddî bir varlık olduğu hem de bu maddî varlığın organizma bütünlüğünün gayrı maddî üretimler sağlayabileceği düşünülebilir: İnsan bedeni, maddî unsurlardan müteşekkildir; her bir maddî unsur, tek başına bir anlam ifade etmezken tüm unsurların belli bir oranda bir arada oluşu, bütün için canlılık meydana getirmektedir. İlgili durum, tüm canlı varlıklar için geçerlidir; fakat her bir canlı kategorisinin varlıksal bütünlüğünün ortaya çıkardığı canlılık sonuçları aynı değildir. Bu durumun sebebi, varlık kategorilerinin sahip olduğu maddî yapı bileşenlerinin farklı olmasıdır. Bu doğrultuda, insanî olan her şeyin, maddî olan bünyede gerçekleştiği; fakat insanî olan hiçbir şeyin maddî olanla sınırlı olmadığı söylenmelidir. Bir başka ifadeyle insan, bedenle özdeş değildir; beden ve bedenin organizma bütünlüğünün ortaya çıkardığı maddî ve gayrı maddî niteliklerin tümüdür.
Dr. Tuğba GÜNAL
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi,
Kelam Anabilim Dalı, Araştırma Görevlisi,
t_gunal@hotmail.com