Allah Kararından Döner mi?
Varlık, “Allah” ve “Allah’ın dışındaki her şey” olmak üzere iki temelde incelenmektedir. Buna göre, “Allah’ın dışındaki her şey” olarak tanımlanan “âlem”, tek bir ontolojik kategori içerisinde ele alınmakta ve âlemin varlığı, kendi dışındaki bir Varlık’a bağlanmaktadır. Söz konusu bağlılık ise ilk olarak yaratma ile gerçekleşmektedir. Kur’an-ı Kerim, yaratmanın temel özelliklerinden bize şu şekilde bahsetmektedir:
- Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. (39/62)
- Allah, her bir varlığı, Kendisinin belirlediği değişmez yasalar çerçevesinde yaratmıştır ve yaratmasını bu temelde devam ettirmektedir. (54/49; 25/2; 30/30; 33/38; 35/43; 33/62.
- Bir varlığın meydana getirilmesi, Allah’ın bunu irade etmesine bağlıdır. Allah, irade eder (“OL” der); varlık da olmanın gerektirdiği yasalara uyarak süreç içerisinde oluşum gösterir. (3/59; 19/35; 36/82; 6/98; 11/61; 23/14)
- Allah, yaratmak için bir örneğe muhtaç değildir. (85/13; 5/1-2)
- Allah, her bir varlığı kendisine uygun bir form ve donanımla yaratmıştır. (87/2-3)
Kur’an’ın yaratmaya ilişkin verdiği bu bilgilerden; sonsuz kudret, ilim ve hikmet sahibi olan Allah’ın, varlıklar için ilk yaratmadan itibaren en uygun takdîrde bulunduğu anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle, Kur’an’da her bir varlığın kendine özgü bir kaderinin bulunduğundan bahsedilmektedir. Bu kader ise miktar, ölçü, takdir etme, tayin etme, belirtme, bir miktara/bir ölçüye göre belirleme, bir hikmete binaen yapma anlamlarına gelmektedir. Bu da kâinatta düzensizlik olmadığının ve hiçbir varlığın tesadüfen yaratılmadığının ifadesidir. Her bir ince ayrıntının detaylı bir şekilde planlandığının ve uygulandığının bildirilmesidir. Bu doğrultuda İkbal’in dediği gibi bir şeyin kaderi, bir efendi gibi dışarıdan emreden bir yazı değil, yaratılan her şeyin içkin yeteneğidir. O yüzdendir ki Allah’ın koyduğu kanunlarda hiçbir değişikliğin olmayacağı vurgulanmaktadır. O halde net bir şekilde söyleyebiliriz ki Allah’ın bir varlık türü için verdiği kararın değişmesi mümkün değildir.
Bu bağlamda şu sorular cevabını beklemektedir:
- İnsanın ölümlü bir varlık olduğu, onun kaderidir. Bu, değişmez bir yasadır. Fakat ortalama insan ömrü, yıllara göre değişiklik arz etmektedir. Aynı şekilde, insan ömrü, yerleşim bölgelerine göre de değişmektedir. Allah’ın bir varlık türü için verdiği kararın değişmesi mümkün olmadığına göre, bu doğrultuda değişmeyen bir ecel ve değişen bir ömür’den mi bahsedilmelidir?
- 20 yıl önce devası olmayan bir hastalığın, şimdi çaresi bulunmaktadır. Yani tıbbî birçok değişim ve gelişmeler yaşanmakta ve buna bağlı olarak insanlar bu hastalıklardan kurtulabilmektedirler. Allah’ın bir varlık türü için verdiği kararın değişmesi mümkün olmadığına göre, hastalıklar takdir-i ilahî değil midir? Acaba takdir-i ilahî olan; insan yapısının kuralları olduğu, bu kuralların keşfinin ona uygun çare üretebiliyor olmayı beraberinde getirdiği ve bunun değişmez bir yasa oluşu mudur?
- Yaşamı içerisinde insanın başına birçok musîbet Fakat insan türlü mücadele örnekleri sergileyip başına gelen bu durumlardan kurtulabilmekte ve hayatının gidişatını değiştirebilmektedir. Öyle ki sonraki zamanlarda aynı durumu bir daha yaşamamak için tedbirler geliştirebilmektedir. Allah’ın bir varlık türü için verdiği kararın değişmesi mümkün olmadığına göre, musibetlere insanın kaderi değil de bireysel, sosyal ve ekolojik yaşantıların sonucudur diyebilir miyiz? Buradaki değişmeyen yasa ise söz konusu yaşantıların dayandırıldığı iyi ya da kötü tercihlerin, insanın başına geleceği belirlemesi midir
- Pek çok insanın zengin iken fakir, fakir iken de zengin olduğuna şahit olunmaktadır. Bir başka ifadeyle, insanların rızık dağılımı, yaşadıkları süreç içerisinde farklılık gösterebilmektedir. Allah’ın bir varlık türü için verdiği kararın değişmesi mümkün olmadığına göre, rızkı belirleyenin alınyazısı olmadığı, rızık edinme sisteminin insanın çabasına bağlı kılındığı ve varılmak istenen hedefe uygun işletilen her çabanın Yaratıcı desteği göreceği söylenebilir mi?
- Kimi insanların tercihlerinin iyi, doğru ve güzelden; kimi insanlarınkinin ise kötü, yanlış ve çirkinden yana olduğu görülmektedir. Hatta insanların bu tercihlerinde sabit kalmadıkları ve aksi yöne kayabildiklerine de şahit olunmaktadır. Allah’ın bir varlık türü için verdiği kararın değişmesi mümkün olmadığına göre, bu doğrultuda hidâyet ve dalâletin insanların seçimleriyle meydana geldiği ve Allah’ın bu konudaki dilemesinin, kişinin her iki meyli de gösterebilecek bir varlık olarak yaratılması/takdir edilmesi olduğu düşünülebilir mi?
Elbette ki örnekler çoğaltılabilir. Allah’a ait olan herhangi bir takdîre karşı bir şey geliştirmenin imkânı yoktur. Allah’ın ilk yaratmada dediği OL!’un hükmü her daim geçerliliğini koruyacaktır. Dolayısıyla değişen olguların; farklı şekilde hareket etme olanağını içinde barındıran sorumluluk alanı içerisine girdiği söylenmelidir. İnsanların hangisinin daha iyi eylemde bulunduğunu denemek için hazırlanan alan da (11/7) burasıdır.
Tuğba GÜNAL
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi,
Kelam Anabilim Dalı, Araştırma Görevlisi,