Bismillah derken…
Yazdığım kitaplarda en zorlandığım kısımlar önsözler olmuştur hep. Onlarca, yüzlerce sayfa yazdıktan sonra iş önsöze gelince duraklar, bazen günlerce yazıp yazıp silerim. Zordur, çünkü okuyucuya kitabınızı okuması için bir sebep sunmanız gerekmektedir. Zordur, çünkü hiç tanımadıklarınıza düşüncelerinizi takdim edeceksinizdir. Zordur, çünkü kitabınızda ne yaptıklarınızı bir buçuk sayfada özetleyeceksinizdir. Yazılmış bir kitabın önsözünü yazmaktan daha zor bir iş varsa o da şimdi yaptığım gibi yazılmamış bir kitaba önsöz yazmaktır.
Kurumsallaşma yolunda önemli yapıtaşlarımızdan olan siyerarastirmalari.com’un aktif hale gelmesinden itibaren sizler tarafından ciddi bir teveccühe mazhar olması son derece sevindirici bir durum. Biliyorsunuz site, Siyer Araştırmaları (SA) grubu ve Akademik Siyer (AS) sayfalarımız ile çalışmalarını bağlantılı olarak yürütmekte. Sitenin öncelikli amacı faaliyetlerimizi doğrudan duyurmak ve yaptığımız, yapacağımız faaliyetleri site üzerinden sürdürmek.
Bununla beraber uzun tartışmalar ve hatta anketler neticesinde sınırlı da olsa köşe yazılarına yer verilmesini kararlaştırdık. Ancak kimlerin yazması gerektiği konusunda görüşmelerimiz devam ediyor. Önümüzde iki seçenek var ya genç arkadaşlara kendilerini ifade etme, görüşlerini paylaşma imkânı vereceğiz ya da daha geniş bir perspektif oluşturacağız. Şartımız yazıların belirli periyodik aralıklarla gönderilmesi ve başka yerde yayımlanmamış olması. Hatta söyleyecek sözüm var derseniz, misafir kalem olarak sizler de yazabilirsiniz. Ama baştan diyeyim ben karışmam! Zira bu sitenin bir editörü var ve sitenin işleyişinden kendisi sorumlu.
Burası Haftanın Yazılarından farklı olacak haliyle. Hz. Peygamber’in hayatına, kaynaklara, usûle, çalışmalara, yaklaşımlara, tenkitlere vs. yer verilecek. Okuyucuyu sıkmadan, boğmadan. Tabi ki, güncel meselelere de temas edeceğiz ama Hz. Peygamber özelinde. Yeni kitapları konuşacağız, yeni makaleleri paylaşacağız, yeni akımlardan bahsedeceğiz, yeni tezlerden, iddialardan… Yeri gelmişken şunu da ifade edeyim; öyle kimseye şirin görünme gibi bir tasamız olmaması prensibini burada da sürdüreceğiz. Allah ve Elçisi beğensin, razı olsun da… Geriye kalanlar ister beğensin ister beğenmesin…
Yine baştan söyleyeyim; hoşunuza gitmeyecek şeyler de duyabilirsiniz. Benim inandığım ama sizin hoşunuza gitmeyecek şeylerden dolayı ne şimdi ne de gelecekte özür dilemeyeceğimi biliyorsunuz. Tam tersine bir gün inanmadığım şeyleri sadece ve sadece birilerinin hoşuna gitmek için yazmak zorunda kalırsam işte o zaman kendime ihanet etmiş olurum ki, sanırım o zaman da sizlerden önce rahmetli babama bir özür borcum olur. İlk yazı olması hasebiyle onun vasiyetiyle bitireyim, dua niyetine geçmesi dileğiyle:
“Eğer bir gün beni işten atarlar, beni hapse atarlar, çoluğum çocuğum aç kalır diye inandığın şeyleri söylemezsen hakkım sana zehir zıkkım olsun. İşte o zaman benim kemiklerim sızlar” (Mehmet Salih)
18/02/2018