Hz. Peygamber’in Muhatabı Hristiyanlar ve Teslis’teki Ayrılıklar
Bugün olduğu gibi geçmişte de Hıristiyanlığın, yekpare olmadığı bilinmektedir. Merkezi bir ana kilise olmakla birlikte, bundan ayrılan ve sapkın (heretik) kabul edilen farklı gruplar bulunmaktadır. Ancak bunların geneli temelde teslis inancına bağlıdır.
Hz. Peygamber’in döneminde, Hicaz bölgesinde Hıristiyanlar yaşamakla birlikte bölgenin Arapları arasında Hıristiyanlıktan ziyade en yaygın dinin putperestlik olduğu kabul edilir. Hıristiyanlığın bu kadar yaygın olmamasının sebebi olarak girift bir yapıya ve esrarengiz bir havaya sokulmuş inançlara sahip olmaları görülür. Bunlardan biri de Teslis inancıdır.
Teslis inancı, Hıristiyanlıkta ana kilisenin “üçün içinde bir, birde üçe inanmak” şeklindedir ve 325 yılında İznik Konsili’nde belirlenmiştir (genel bilinenin aksine bu konsilde İnciller belirlenmemiştir). Antakya piskoposluğu ve İskenderiye piskoposluğu arasında teslis tartışmaları yaşanmış, bunun üzerine İmparator Konstantin tarafından İznik’te konsil toplanmıştır. Antakya’yı temsil eden Athanasius’un öne sürdüğü amentüye (kredo) göre, Baba ve Oğul (İsa) aynı tanrısal öze sahiptir ve Oğul yaratılmamıştır, her ikisi de ezelidir. İskenderiye’yi temsilen Aryüs’ün amentüsü, Baba en yüce ve tek ezeli olandır, Oğul ise Baba tarafından yaratılmış ilk yaratılandır ve bu yönüyle insanlardan üstün olandır. Diğer bir ifadeyle Aryüs tanrının birliğini kabul etmemektedir. İki grup arasından Antakya piskoposluğunun amentüsü kabul edilmiş, Baba ve Oğul eşit düzeyde tanrı sayılmıştır. Aryüsçüler olan diğer taraf sapkın ilan edilerek aforoz edilmiştir. Kutsal Ruh ise, İznik Konsili’nde yüzeysel olarak tek bir kelimeyle ifade edilmiş, muğlak kalmıştır.
Bu iki grup arasında yaşanan tartışmalar, amentü belirlenmiş olsa da 381 yılı İstanbul Konsili’ne kadar devam etmiş, İstanbul Konsili’nde teslis kesin olarak belirlenmiştir. İznik-İstanbul Kredosu olarak da bilinen amentüye göre, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh aynı tanrı özüne sahip, aynı tanrı seviyesindedir, bunun yanında onlar üç ayrı şahıstır. Diğer bir ifadeyle üçünde de tanrısal öz bulunduğu için “üçün içinde bir”dir. Tek tanrısal öze sahip olmalarının yanında ayrı ayrı şahıslar olmalarından dolayı da “birde üç” olarak teslis inancı belirlenmiştir. Dolayısıyla Aryüsçüler olarak isimlendirilen grup tekrar sapkın ilan edilmiştir. Arap Yarımadasının güneyinde de takipçileri olan Aryüsçüler yapılan baskılara rağmen, Batı Roma, özellikle Kuzey Afrika’da miladi IX. yüzyıla kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Arap Yarımadası’nda yaşayanların ise miladi VII. ya da IX. yüzyıla kadar var oldukları düşünülmektedir.
Hıristiyanlığın ilk ve en önemli konsillerinden biri olan İznik Konsili’nde Teslis inancı belirlenmiş ve ciddi bir ayrılık olmuştur. Sonraki dönemlerde farklı tartışmalar üzerinden tekrar bölünmeler yaşanmıştır. Bunlar arasında Arap Yarımadasındaki Hıristiyanları da ilgilendiren monofizit-diyofizit ayrılığı vardır. Bu ayrılık monoteizm ile karıştırılsa da teslis ve monoteizm tartışmasından faklı bir konudur. İlerleyen zamanda bu konuya da değinilecektir.
21/04/2018