Nabia Abbott
Geçen yazımda ara verdiğim çağdaş siyer oryantalistleri konusuna bu hafta Nabia Abbott ile devam ediyorum. İlahiyat çevrelerinde meşhur ve malum bir şahsiyet olan Abbott, Mardin doğumlu (1897) olup, önce Hindistan’a (1907), akabinde de ABD’ye (1923) giderek yaşamını burada devam ettirmiş bir oryantalisttir. ABD’de alanının sayılı okullarından Department of Oriental Languages and the Oriental Institute of the University of Chicago’da, ilk kadın öğretim üyesi olarak kabul edilen ve buradan emekli olan ve Siyer alanının yanında Hadis ve Tefsir disiplinlerine dair çalışmaları da bulunan Abbott hakkında, Prof. Dr. M. Hanefi Palabıyık Hocamızın danışmanlığında Betül KINAY tarafından bir yüksek lisans çalışması yapılmıştır.
Abbott’un özellikle elyazmalarına dair çalışmaları, Kur’an tarihi açısından araştırmacıların ilgisini çekecek mahiyettedir. Onun bu yöndeki çalışmalarıyla birlikte ortaya koyduğu fikirler, Kur’an’a bakışını ve Kur’an algısını yansıtması bakımında önemlidir. Genel anlamda, Kur’an’ın ilahi vahiy olduğu noktasında karşıt bir argüman getirmese de, elimizdeki Kur’an mushafının özgünlüğü hususunda ekleme ve çıkarmaların olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla Kur’an’ın orijinalliği konusunda, kendisinden önceki oryantalistlerin de iddia ettiği Kur’an’ın değiştirilmiş olduğu fikrine yakın, fakat üretilmiş olduğu fikrine uzaktır.
Diğer taraftan Abbott’un Hadis alanındaki çalışmalarına bakıldığında, hadis literatürünün sadece şifahi gelenekle değil, henüz Hz. Muhammed hayattayken yazılmaya başlamasıyla oluştuğu düşüncesini görmek mümkündür. Takip eden dönemlerde ise hadislerin sıhhati açısından oluşturulan metodları oldukça güvenli bulduğunu da ifade etmektedir.
Abbott’un Hz. Muhammed algısına baktığımız zaman, nübüvvet hususunda aksi bir iddia yahut görüşüne rastlanmaz. Hz. Peygamberin ilahi hitabı kendi hayatında uygulayıp örneklik teşkil ettiğini belirtirken, ümmetin uygulmasında da teşvik ve gayretlerini takdir etmektedir. Ancak, zaman zaman Hz. Muhammed’e yönelik, özellikle Hz. Aişe bağlamında, eleştiriler getirdiği görülecektir.
Genel olarak bakıldığında Abbott’un oryantalistler arasında yerini tespit etmek, biraz zorlayıcı bir durumdur. Nitekim, Kur’an tarihi üzerine çalışmalarına bakıldığında ilk el kaynakları kullandığı aşikardır. Şüphesiz bunda çalışma alanının elyazması ve papirüs olması en önemli etkendir. Zira, ilk döneme ait elyazması papirüslerden yaptığı çevirileri görmek mümkündür. Bununla birlikte, İslami kaynaklara olan yaklaşımı, kendi görüşleriyle ilgili uyuma bağlılık arz eder. Kendi görüşünü destekleyen bir rivayet bulduğunda bunu kullanmaktan çekinmezken; aksi bir rivayetle karşılaştığında yahut destekleyici bir rivayet bulunmadığında ise ya rivayetlerin gizlendiğini yahut değiştirildiğini iddia etmeyi tercih ettiği tekraren sabittir. Benzer şekilde, farklı rivayetler arasından kendi görüşünü destekleyen rivayeti seçip diğerlerini görmezden geldiği durumlar da vakidir. Bu anlamda klasik oryantalist çizginin içinde kaldığını söylemek mümkündür.
Yukarıda zikrettiğim Kur’an algısı da bu yerini tespit etmede önemli bir parametredir. Ancak, Kur’an’ın ilahi vahiy; Hz. Muhammed’in de Allah’ın nebisi olması noktasında aksi bir görüş belirtmemiş olması; rivayetlerdeki tercih meselesine rağmen konuya yaklaşımındaki objektiflik, kendisini klasik oryantalist çizgiden ayırmaktadır.
Bu noktada ve sonuç olarak şunu da ifade etmem gerekmektedir. Bir oryantalist olarak Abbott, diğer birçokları gibi, tarihimizde tabulaştırılan şahsiyetlere veya olaylara kendince makul gördüğü eleştirilerini dile getirebilmektedir. Nihayetinde bu tutumu, durduğu yer, beslendiği kaynak ve bakış açısının sonucudur. Bu eleştirilerini dile getirirken art niyetli olduğunu iddia etmek, onun dinin temel ilke ve dinamiklerine yaklaşımıyla alakalı olabilir; ya da mesnetsiz, kaynaksız ithamları varsa bu iddia anlamlıdır. Ancak bunun dışında yorum yahut şahsi tespiti olarak değerlendirilebilecek noktalarda, değil sadece bir oryantalist olarak Abbott’u, hiç kimseyi toptancı bir yaklaşımla belirli halkaların dışına koymak, belli etiketlerle yaftalamak, kimsenin haddi değildir.