Sümerlerden İslam’a Nevruz
Tarih boyunca insanlar kendileri için önem taşıyan tabiat olayını dini motiflerle süslemişlerdir. Nevruz, holi, paskalya, fısıh gibi birçok dinde veya toplumda farklı adlarla kutlanan baharın gelişi de bunlardan biridir. Kup kuru olan tabiat, bir ölünün dirilmesi gibi canlanır, renklenir, bereketlenir. Bir Yunan mitinde bu olay şöyle anlatılmaktadır:
“Toprak ve bereket tanrıçası Demeter ile baş tanrı Zeus’un Persephone adında güzel bir kızı vardır. Yeraltı tanrısı Hades, Persephone’ye aşık olur ve bir gün onu yeraltına, ölüler diyarına kaçırır. Kızını bir türlü bulamayan Demeter çok üzülür ve diğer tanrılardan yardım ister. En son her şeyi gören güneş tanrısı Helios’a gider ve kızını Hades’in kaçırdığını öğrenir. Demeter’in bu üzüntüsü ile toprağın bereketi kalmaz, kıtlık tehlikesi başlar. Zeus’un arayı bulmasıyla bir anlaşmaya varılır, Persephone yılın üçte birini yani kış aylarını yeraltında kocası Hades ile, geri kalan aylarını da annesi Demeter ile geçirecektir. Demeter, kızının yanında olduğu süre boyunca yeryüzünde bolluk ve bereket vardır, kızının gelmesiyle bahar gelir, doğa canlanır, ancak yeraltına indiği dönemde Demeter’in hüznü başlar, adeta yeryüzü kurur…”
Tarım ve hayvancılıkla uğraşan, gelirini topraktan sağlayan toplumlar için baharın başlaması oldukça önem taşımaktadır. Mevsimlerin yönlendirdiği tarımın başlangıç dönemi bir dini ritüel haline gelmiştir. Dolayısıyla bu dönemin hem dini, hem ekonomik hem de sosyolojik boyutu vardır. Yılın bu önemli dönemi, bazı toplumlarda yılbaşı olarak da kabul edilmiştir. Kullanılan takvime göre kutlama tarihlerinde değişiklikler görülmektedir.
Kutlamaların kökenine bakacak olursak, yazılı kaynak bırakmalarından dolayı anlatılan mitler MÖ 3200’lerde Sümerlere kadar gitse de, uygulamanın tarih öncesi dönemlere dayandığı düşünülür. Sümerlerde İnanna ile Dumuzi (İştar ile Tammuz) arasında karakterlerin özellikleri faklı olsa da yukarıdaki mitin benzeri bir anlatımı vardır. Sümerlerin etkisiyle Babil’de ve daha sonraki dönemlerde Yunan mitolojisinde benzer anlatımlar görülür. Dolayısıyla Mezopotamya bölgesinde yaygın bir kutlamadır. Güney Asya’da da bahar kutlaması yapılmaktadır. Hindularda genellikle Holi olarak isimlendirilen bu bahar bayramı, kutlamaların belki de en renkli ve coşkulu olanıdır. Baharın gelişi yine dini bir renge boyanır ve birçok mit anlatılır. Ay takvimi kullanıldığından Şubat veya Mart’ta, Ay’ın hareketine göre kutlanır. Çoğu yerde olduğu gibi büyük bir ateş yakılır, böylece kıştan gelme kötülükler yok edilir. Holi’nin en renkli kısmı ise sokaklarda, caddelerde insanların birbirlerine rengârenk toz boyalar ve sular atmasıdır. Turistlerin ilgisini çektiği için özellikle bu dönem tercihleridir ve Batı ülkelerinde bu renkli kutlama görülmeye başlanmıştır.
Hz. Peygamber ve İslamiyet’in ilk dönemlerinde ise bahar bayramı gibi bir kutlamanın olmadığı görülür. Bunun bölgenin iklim yapısı ve geçim kaynağı gibi sebeplerden kaynaklandığı düşünülebilir. Ancak İslam’ın İran topraklarına girmesiyle birlikte, Nevruz olarak anılan bahar bayramıyla dini motifler ortaya çıkmıştır. Fatımiler döneminde Nevruz’un resmileştiği ve kutlamaların yapıldığı bilinmektedir. Nevruz’da nafile namaz, dua gibi dini uygulamaların bu dönemde görülmeye başlandığı muhtemeldir. Kur’an’da anlatılan olayların Nevruz zamanında gerçekleştiğine inanılmıştır. Yunus Peygamber’in balığın karnından çıkması, Hz. Nuh ve beraberinde olanların suların çekilmesiyle karaya ayak basmaları, kuyuya atılan Hz. Yusuf’un bulunarak oradan çıkarılması, hatta ilginçtir Hz. Adem ve Havva’nın yeryüzünde kavuşmaları gibi olayların hep bu döneme denk gelmiş kabul edilir. Bektaşi ve Şii geleneğinde de Hz. Ali ile ilgili önemli olaylarında bu günde olduğuna dair inanç vardır. Bununla beraber bahar kutlamalarına ateşperest geleneğin devamı olduğu gerekçesiyle karşı çıkan İslam âlimleri de olmuştur.
Türkler için de Nevruz, Ergenekon destanında anlatılır ve gece ile gündüzün eşit olduğu 21 Mart’ta kutlanır, bazı Türk boylarında on iki hayvanlı Türk takviminin başlangıcı da bu tarihtir. Göktürklerden bu yana baharın kutlanması Selçuklularda, Osmanlıda ve Cumhuriyet döneminde önemini hiç yitirmemiştir.
Görülen o ki farklı isimlerle zikredilse de bahar kutlamalarının kökleri çok eskilere dayanmaktadır. Tabiatın her yıl tekrar canlanışı ve bunun kutlanması, bir dine, millete ya da döneme has olmamıştır.
06/04/2018