Ümmü Ümâre
Belki gazve tarihimiz bunu böyle yazmaz. Ama Uhud Savaşı’nın son ve vurucu zayiatının meydana gelmesini engelleyen, bozgun felaketinin haberini alan Müslüman kadınların savaş alanına gelişidir. Yolda birbirlerine savaşın son durumuyla ilgili bilgi veren kadınlar hızla toplanmış, kimi bizzat savaşa dahil olmuş; kimisi ise yaralıları tedaviye başlamıştır. Onların bu gayreti, savaştaki kayıpların acısını bir nebze olsun giderdiği gibi, zayiattan duyulan acı ve öfkeyi de gün yüzüne çıkarmıştır. Nitekim savaş alanına gelen kadınlardan biri olan Resulullah’ın halası Safiyye, gördüğü kayıplar karşısında metanetini kaybederek, eline bir mızrak alıp sağ kalan ashabın yüzüne dokundurarak, “Resulullah’ı bırakıp da yenildiniz öyle mi?” diyerek Uhud Savaşı’nın neticesini özetlemiştir.
Savaş gününün erken saatlerinde Ümmü Ümâre, yaralılar için su kırbasını ve sargı bezlerini koyduğu heybesini yanına alarak İslam ordusuyla beraber yola çıktı. Savaşta galibiyetin Müslümanlardan yana olduğu ilk yarısını izleyici olarak müşahede eden Ümmü Ümâre, Müslümanların bozguna uğradığını ve Resulullah’ı korumayı dahi bırakıp kaçtıklarını görünce, kılıçla ve ok atarak Resulullah’ı korumaya başladı. Bu sırada ,doğrudan Resulullah’ı öldürmek maksadıyla yanlarına gelen İbn Kamîe’ye karşı etten duvar ören bir kaç kişinin arasındaydı. Bozgunun en iyi tanıklarından biri olan Ümmü Ümâre, Resulullah’ın yönlendirmesiyle kaçan bir adamın bıraktığı kalkanla savaşmaya devam etti. Ümmü Ümâre bozgunun sebebini en iyi şekilde tespit etmiş ve “Başımıza gelenler süvari grup yüzündendi. Eğer onlar bizim kadar yiğitçe dövüşselerdi, Allah’ın izniyle müşrikleri yenerdik” demiştir.
Bir şehir efsanesi midir bilinmez. Kadınların acıya daha dayanıklı oldukları anlatılagelir. Hem bedensel hem ruhsal olarak kadınların acıyı karşılamada daha yetenekli oldukları söylenir. Bedensel acı çekerek doğurduğu yavrusunu kaybettiğinde, onu artık hiç bırakmayacak duygusal acıyı kat be kat daha fazla duyumsayabilecek bir insan olarak, kadının başka bir seçeneği de yok denebilir. Uhud savaşında ağır yaralanan oğlunun yarasını yanında getirdiği sargı bezleriyle sardıktan sonra Ümmü Ümâre, “Kalk oğlum, savaşmaya devam et” dediğinde Resulullah, “Ey Ümmü Ümâre! Senin bu yaptıklarına kimin gücü yeter ki?” der. Daha sonra anlattığı anılarında Uhud savaşında on iki yerinden yaralandığı anlaşılan Ümmü Ümâre, Resulullah’tan sonra da İslam ordusunda yer almış, Yemâme savaşında bir elini kaybetmiş ve on bir yerinden yara almıştır. Bu savaşta Müseylime, Ümmü Ümâre’nin oğlunu parçalayarak öldürmüş, Harre Olayı’nda ise bir diğer oğlunu kaybetmiştir.
Halife Ömer Beytü’l-mâl’de bulunan peştemalleri dağıtmak istediğinde, içlerindeki bir peştemalin hepsinden daha büyük ve kaliteli olduğunu fark ettiler. Orada bulunanlardan biri bu peştemali Halife Ömer’in, gelini Safiyye’ye vermesini tavsiye etti. Ancak Hz. Ömer, “Ben bu peştemali Safiyye’den daha layık birine, Ümmü Ümâre Nesîbe binti Ka`b’a hediye edeceğim. Çünkü Resulullah’ın şunu söylediğini duydum; “Uhud’da sağa sola her baktığımda Ümmü Ümâre’nin arkamda savaştığını gördüm.”
Savaşın bir yerinde oğlunu yaralayan adamı öldüren Ümmü Ümâre’nin cesaretinin mükafatı ise Resulullah’ın şu duası oldu, “Seni muzaffer kılan, düşmanına karşı gözünü aydın eden ve dünya gözüyle intikamını sana gösteren Allah’a hamdolsun!”
21/10/2018